Uyku ve rüyanın birlikte ele alınması gerektiğinden bahsetmiştir. İlk olarak uykunun 4 farklı evreden oluştuğunu bilmek gerekir. Bu evreler;
- Uyku ile uyanıklık arası,
- hafif uyku,
- delta,
- rem evreleridir.
Delta evresine derin uyku evresi denilmektedir. Bu evrede beden derin bir dinlenme haline geçer ve asıl istirahat bu aşamada gerçekleşir. Uykudan uyandığında hala yorgun olanlar bu evreyi sağlıklı bir şekilde geçirmemiş demektir. Rem evresi ise, ruhsal dinlenme evresidir ve rüyaların büyük bir kısmı bu evrede görülmektedir. Bilinçaltında yer edinen tüm konular bu evrede faaliyete geçerek rüyaların oluşmasına neden olmaktadır. Uykunun sonlarına doğru olan kısmı kapsayan rem evresinde rüyalar yoğun olarak görülmektedir. Bu da rüyaların neden daha çok sabaha karşı görüldüğünün cevabı olmaktadır.
İslam tarihinde de rüyalara büyük önem verildiği görülmektedir. Tasavvuf alimleri ve düşünürlerinden olan meşhur filozof İbn Haldun, rüyaların Allah’tan, meleklerden ve şeytandan olmak üzere 3 farklı şekilde oluştuğunu söylemiştir. Allah’tan gelen rüyalar çok nettir ve tabire gerek kalmadan rahatlıkla anlaşılabilir der İbn Haldun. Meleklerden gelen rüyaların yorumlanması gerektiğini söylerken, şeytani rüyaların ise oldukça karmaşık ve boş olduğunu ifade eder. Mukaddime adlı eserinde rüya yorumlarını da diğer ilimler arasında göstererek önemine dikkat çeker.
Özet olarak rüyaların genel olarak gecenin son kısımlarında görüldüğünden bahsedebiliriz. Rem evresi denen bu kısımda rüya nasıl görülür sorusunun cevabı gizlidir. Bu yüzden rüyaları çok büyük bir kısmı sabaha karşı görülmektedir.